Ketojenik Diyet Hakkında Bilgi

Ketojenik diyet (veya kısaca keto diyeti), birçok hastalığın tedavisinde (özellikle epilepsi ve kanser) kullanılan düşük karbonhidrat, yüksek yağ grubu içeren bilimsel temellere dayanan bir diyet şeklidir.

Kilo verdirmede edindiği başarılar sayesinde popüler diyetler arasında yer almaya başladı.

Ketojenik diyet, Atkins ve düşük karbonhidrat diyetleriyle benzer olsa da çok düşük karbonhidrat, yüksek yağ içeren ve vücudun enerji kaynağı olarak glikoz yerine yağın parçalanması sonucu elde edilen keton cisimciklerini kullandığı bir beslenme şeklidir.

Karbonhidrat alımının büyük ölçüde kısıtlanması, kanda glikoz miktarını azaltır. Vücut için gerekli enerji sağlanamaz ve insülin seviyesi düşer. Metabolizmanız glikoz yokluğunda enerji kaynağı olarak yağları ve kas içindeki proteini kullanır.

Yağların birtakım biyokimyasal süreçler sonrasında parçalanması olayına ‘’ketogenez’’ oluşan maddeye de ‘’keton cisimcikleri’’ denir. Keton cisimcikleri yeni enerji kaynağı olur. Ve onlarında parçalanması sonucu aseton ve hidroksibütirat oluşur. Ketojenik diyet uygulayan ya da aç kalan kişilerde oluşan ağız kokusu asetondan kaynaklanır.

Vücudunuz tarafından üretilen keton miktarını ölçerek ketozise girip girmediğinizi belirlemenize yardımcı olabilecek kan, idrar ve nefes testleri mevcuttur.

Hamile ve emziren kişiler, böbrek hastaları ve hiperkolesterolemisi olanlar dışında herkes bir uzman kontrolünde uygulayabilir. Özellikle; insülin direnci, aşırı kilosu, polikistik over sendromu olanlar, Tip-2 diyabet hastaları, Alzheimer ve nörolojik hastalıklara sahip kişiler uygulayabilir.

Günlük almanız gereken kalori miktarı hesaplandıktan sonra makro besin gruplarına göre dağılım yapılmalıdır. Kalorinin %65-70 sağlıklı yağlardan, %35-30 proteinlerden ve kalan %5’i ise karbonhidratlardan olmalıdır.

Karbonhidrat seçimi yapılırken lif içeriği yüksek kompleks karbonhidrat kaynaklarından yararlanmalısınız. Lifler sindirilemez olduğundan karbonhidrat miktarını hesaplarken toplam karbonhidrat miktarından lif miktarını çıkarınız.

Et ürünleri (kırmızı et, tavuk, balık, hindi eti), yumurta, süt ürünleri (peynir, yoğurt, tereyağı), sağlıklı yağlar (zeytinyağı, avokado, Hindistan cevizi yağı), çiğ kuruyemişler (badem, ceviz, kabak çekirdeği, chia, keten tohumu), düşük karbonhidratlı sebzeler ( kabak, mantar, brokoli, soğan, beyaz lahana, karnabahar, kuşkonmaz, ıspanak, semizotu, yeşillikler) ve baharatlar tüketebileceğiniz besinlerdir.

Uzak durmanız gereken besinler ise; şekerli gıdalar ( dondurma, kek, meyve suları, şeker, smoothieler), tahıl grubu ( makarna, pilav, ekmek, yulaf ), baklagiller (mercimek, fasulye, nohut), kök ve yumru sebzeler (patates, tatlı patates, pancar, havuç, mısır, yabani havuç), alkol, düşük yağlı ya da diyet ürünler, soslar ( ketçap, mayonez, ballı hardal, teriyaki, barbekü), tatlandırıcılar ve tatlılardır.

Diyete başladıktan sonra baş ağrısı, halsizlik, kramplar, yorgunluk hali yaşıyorsanız, bu durum sizi korkutmasın. Bunu atlatmak için bol bol sıvı ve elektrolit (mineral ve tuz) takviyesi almaya devam edin.

Her diyet tedavisinde olduğu gibi en doğrusu bir uzman tarafından sizin özellik ve gereksinimlerinize en uygun hazırlanan program ile uygulanması ve ardından takip edilmesidir.